29 Kasım 2017 Çarşamba

24 Kasım'ın Hatırlattıkları



Bilindiği üzere; 1 Kasım 1928'de Osmanlı elifbasının kullanımı bırakılarak Latin harflerine geçiş yapılmış, Harf İnkılâbı gerçekleştirilmiştir. Birçok farklı açıdan yarar sağlayacak olan bu devrimin halka nüfuz etmesinin önünü açmak için aynı yılın Ağustos ayı itibariyle kurulmaya başlanan Millet Mektepleri'yle ilgili olarak 24 Kasım'da Atatürk'e "Başöğretmen" unvanı verilmiş, yine 24 Kasım 1934'te de meclis oy birliğiyle Ulu Önderimize "Atatürk" soyadını vermiştir. 1981 yılından itibaren ise bu değerli günün "Öğretmenler Günü" olarak kutlanmasına karar verilmiştir. 24 Kasım'ın tarihçesi kısaca bu şekildedir.

Hayatı boyunca tarihte eşine az rastlanır başarılara imza atan Atatürk, her fırsatta eğitimin önemine ve başarıya giden yolda oynadığı kilit role atıfta bulunmuştur. Bu sadece Atatürk'ün fikri ve beyanı olmayıp, bir tarihî gerçeklik olarak önümüzde durmaktadır. Zira  kendisi öğrencilik dönemi süresince aldığı eğitimle son derece önemli vasıflar ve dahi "Kemal" adını kazanmıştır, bu vasıflar da sonraları ülkemizin selameti adına başat rol oynamışlardır.

Biraz daha geriye giderek, tarih derslerimizin detayları arasında kaybolup giden, Atatürk'ün hayatında son derece önemli bir yeri olan, idealist öğretmen Şemsi Efendi'yi hatırlamak ve hatırlatmak isterim.

1852 yılında, Abdi Efendi ve Rabia Hanım'ın evliliğinin ilk meyvesi olarak hayata gözlerini açan küçük Şemsi, 1867'de Tanzimat Dönemi'nin bir ürünü olan Selanik Rüştiyesi'nden mezun olmuş, Selanik'te rüştiyede okumakta olan öğrencilere özel ders vermeye başlamıştır. Öğrenme ve öğretme şevkiyle dolu bu genç adamın Arapça, Farsça ve Fransızca öğrendiği de bilinmektedir.


Genç Şemsi, 1869-71 yılları arasında Aynaroz'da Gümrük İdaresi'nde kâtip olarak çalışmış, 1871'den itibaren de, Selanik'te yeni açılan bir yabancı özel okulda Türkçe öğretmenliği yapmaya başlamıştır. Çalışma hayatındaki bu dönem, onun öğretici tarafının iyice gelişmesini sağlamış, buna da ek olarak buradaki deneyimi ve gözlemleriyle bir okulun nasıl işlediğini kavramış ve örneğine pek rastlanmadığı üzere bu şekilde çalışacak modern eğitim veren bir Türk okulu açmayı düşünmeye başlamıştır. Hayalindeki okulu açmaya yönelik ilk girişiminde öğrenci velilerinin ve Selanik Maarif Müdürü Radoviçli Mustafa Bey'in büyük desteklerini görmüştür. 1872'de Selanik'in Sabri Paşa caddesinde açtığı okulunu çeşitli sebeplerle kapatmak zorunda kalan Şemsi Efendi, sayısız girişimde bulunmuş ve gerek maddi gerek çevresel şartlardan ötürü başarısız olmuştur. Tıpkı Edison'un ampulü icad etmedeki azmi ve ısrarı gibi kendisi de hiçbir zaman yılmamış, kapanan her okulunu farklı bir yerde açılan ve eğitim veren bir yenisi izlemiştir.

(Şemsi Efendi İlkokulu günümüzden bir kare/ kaynak: hurriyet.com.tr)

Şemsi Efendi 1880 yılına gelindiğinde İstanbul'a bir özel okulu idare etmek için çağırılmış, bu görevi ifa etmek için bir süre İstanbul'da bulunsa da hem idealleri, hem de Selanik'e olan sevgisiyle geri dönmüş 1887'de yeni bir okul açmıştır. Atatürk'ün dinî eğitim veren mahalle mektebinden sonra  gideceği Şemsi Efendi İlkokulu da işte burası olmuştur. Şemsi Efendi mahalle mekteplerinin çok ötesinde olarak okullarında; sıra, masa, öğretmen masası, kara tahta, tebeşir gibi modern araç gereçlerin kullanımını başlatmış, ders saatlerini tıpkı günümüzdeki gibi tenefüs vakitleriyle ayırmış, tenefüslerde çocuklara jimnastik hareketleri yaptırmıştır. Tüm bu yenilikler sebebiyle, Şemsi Efendi'nin okulları çoğu kez dönemin yobaz kesiminin hedefinde olmuştur. Bir defaya mahsus olmayarak Şemsi Efendi'nin okullarına saldırılmış, camları kırılmış, sınıf araç gereçleri tahrip edilmiştir. Selanik'te bu gibi saldırılara Kerim Hafız adında bir gericinin öncülük ettiği bilinmektedir. Her türlü zorluğa rağmen eğitim aşkıyla hareket eden Şemsi Efendi kız çocukların öğrenimine verdiği önemle bir anlamda kadının toplumdaki yerinin iyileşmesine, kadın haklarına ve cinsiyetler arası fırsat eşitliğine de büyük katkıda bulunmuştur.


Şemsi Efendi, II. Meşrutiyet'in İlânı (23 Temmuz 1909) sebebiyle düzenlenen mitinglere öğrencilerini de götürmüş, onların derslerin dışında aynı zamanda siyasî bilinç kazanmalarına da katkıda bulunmuştur. Balkan Harbi'ne kadar Selanik'te büyük bir tutkuyla görevini sürdüren Şemsi Efendi 8 Kasım 1912'de şehri Yunan kuvvetlerinin işgal etmesi üzerine mecburen İstanbul'a gitmiş, burada da Selanik'e duyduğu büyük bir özlemle 1917 yılında hayata veda etmiş ve Üsküdar'da Bülbülderesi mezarlığına defnedilmiştir.


Başta da anlatmaya çalıştığım şekilde başarıya ve aydınlığa giden yol muhakkak eğitimden geçmektedir ve bu sadece Atatürk'ün görüşü değil bir tarihî gerçekliktir. Zira görüldüğü üzere Tanzimat Dönemi'nin bir getirisi olarak uygulamaya konan usul-i cedid (bir eğitim programı) ile 1860'larda ilkokullar çoğalmış, bu okullardan birinde yetişen Şemsi Efendi büyük bir eğitimci olarak Atatürk'ün ilk öğretmeni olmuş, Atatürk ise diğer alanlarda olduğu gibi eğitim alanında da yaptığı devrimlerle bir ulusun Başöğretmeni olmuştur.

Yararlandığım Kaynak ve Bağlantılar;

Atatürk'ün İlk Öğretmeni ŞEMSİ EFENDİ/ Azmi Koçak
atam.gov.tr/dergi/sayi-20/ataturkun-ilk-ogretmeni-semsi-efendi-1852-1917
ansiklopedi.biz/tarih/usul-i-cedid-hareketi-nedir

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder