Mark Matcho'ya ait bir illüstrasyon |
Kişinin savunduğu ideoloji veya inandığı değerlere uygun yaşayıp yaşamadığı -özellikle karşıdan yapılan bir değerlendirmeyle- sık sık konuşulan bir konudur. Bu bağlamda yapılan teori-pratik uyumsuzluğu tartışmalarına çoğu kez şahit olmuşuzdur.
Türkiye'nin değişen dengeleri nedeniyle, yaklaşık son yirmi yıldır her alanda gücü artan ve değerlerini evrensel birer referans noktası olarak dayatan muhafazakâr anlayışa tepki olarak daha fazla altı çizilen söz konusu uyumsuzluk, aslında her ideolojiye yapılan bir hatırlatmadır.
Özellikle sosyalizm için bu tür konuların meydana getirdiği apayrı bir "caizlik alanı" olduğu dahi söylenebilir. Kapitalizm karşıtlığının, kapitalizmin popüler ürünlerinin de karşıtlığı olarak algılanması, bu caizlik alanını yakından ilgilendiriyor.
Örneğin bir sosyalist:
iPhone'nun ileri modellerinden birini kullanabilir mi?
BMW, Mercedes, Audi, Chevrolet, GMC veya başka bir Batılı kapitalist markanın son modellerinden birisi olan bir arabaya sahip olabilir mi?
Kiton marka takım elbise giyebilir mi?
Starbucks'ta kahve içmek veya McDonalds'da, Burger King'te bir şeyler yemek gibi modern insanın rutini olmuş eylemleri gerçekleştirebilir mi?
AVM'de gezebilir mi?
Herkesin günlük yaşamının bir parçası hâline gelen, herhangi bir mobil uygulamayı, tekno-liberalizmin bir sanal aracını kullanabilir mi?
Bu şekilde daha onlarca örneği sayılabilecek tüm bu soruların cevabı, bu durumların sosyalizmdeki "caizlik" durumu nedir?
Geçtiğimiz yıl TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan'ın 1 Mayıs konuşması yaptığı sırada kolunda bulunan Apple marka akıllı saat epey konuşulmuştu. "Hem kapitalist bir ürün olan 'Apple Watch'u kullanıp, hem de anti-kapitalist nutuk atmak" tipinde eleştiriler, gazetelerde yer bulacak ölçüde yayılmıştı.
Bu konumuz için müthiş bir örnek; yani bir sosyalist, hattâ sosyalist bir partinin lideri Apple marka saat kullanabilir mi? Bu onun sosyalizmle olan münasebetini zedeler mi veya maazallah onu sosyalizmden çıkarır mı?
El-cevap: Hayır!
Günümüze gelinene kadar yaşanan gelişmeler, özellikle Berlin Duvarı'nın yıkılışıyla liberalizmin, dolayısıyla kapitalizmin küresel ölçekte egemenliğini ilan ettiği bir dönemi meydana getirmiştir. Bu da kim olduğunuzun, ne olduğunuzun, neye inandığınızın hiçbir anlamı olmadan, yani bunlar bir değişikliğe sebep olmaksızın kapitalizmden etkilendiğiniz bir ortamı yaratmıştır.
Özellikle sosyalist jargonla söyleyecek olursak, kim olursanız olun sömürüldüğünüz ve eksilerinden kaçamadığınız bu durumun, birtakım "artılarından" yararlanmanız da doğaldır. Dahası zaten kaçınılmazdır. Bu ara ara gündeme gelen ve hızla unutulan "İsrail ürünlerini boykot ediyoruz" geyiği gibi, her ucu İsrail'e -veya Yahudilere- çıkan ürünü kullanmayı reddetmek, daha doğrusu bu reddin imkânsızlığı gibidir. Zira bu tip ürünlerin tamamını kullanmamak demek; muhtemelen çırılçıplak vaziyette ve neredeyse hiçbir şey yiyip içmeden ortalığa düşmek gibi bir manzarayı meydana getirir.
Kişi herhangi düzeyde bir anti-kapitalist mücadele veriyorsa ve bunu alabildiğine kapitalist bir ortamda yapıyorsa, kapitalizmin bazı ürünlerini kullanması en iyimser tahminlerle bile kaçınılmazdır. Çünkü aksi durumda, 1960'lardan gelen bir insan görünümünde, bu görünümün de ötesinde son derece verimsiz, günümüzün ölçülerine göre çok hantal, doğal olarak da hiçbir sonuç vermeyecek bir dizi çalışma yürütülerek sonsuz bir çözümsüzlük başlatılmış olur.
Nasıl ki anti-kapitalist mücadele veren herkes bir yandan -yaşayabilmek ve doğal ihtiyaçlarını karşılayabilmek için- kapitalist sistemde çalışıp bunun dışında olabildiğince bazı çalışmalar yürütüyorsa, bu durumun bir kaçınılmazlığı varsa, kapitalizmin ürünlerini kullanmanın da hattâ bazı konforları deneyimlemenin de böyle bir kaçınılmazlığı vardır.
Anti-kapitalist karakterdeki birisi bireysel olarak kapitalizmin her türlü etkisini nasıl reddedemiyorsa ve bu çelişik bir durum değil zorunluluksa, bu araçların üretildikleri sistemin aleyhine bir şekilde kullanılmaları da aynı kaçınılmazlıkta bir zorunluluktur. Bir çelişkiyi ifade etmez.
Buna ek olarak, belki bazı durumları veya kişileri daha özel olarak ele almak gerekebilir. Yani kapitalizmin her türlü aracını son derece hedonist bir tavırla kullanan, ciddi bir çalışması, duruşu, birikimi, donanımı olmayan ve de anti-kapitalist karakteri çeşitli sebeplerden dolayı hoşuna giden bir eklenti olarak kullanan kişiler bu "çelişmemeye" dahil değildir. Eleştiriyi de aforoz edilmeyi de sonuna kadar hak ederler. Tıpkı "bir lokma bir hırka" hikâyeleri anlatıp cip tepelerinden inmeyenler gibi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder